26 Aralık 2010 Pazar

TEK KİŞİLİK AŞK





Tek Kişilik Aşk

Bazı ilişkileri sürdürmek mi daha mantıklı, sürdürmemek mi? Aslında seviyorum karşımdaki insanı,
ama kaygılarım var. Emin değilim onun duygularından. O da beni seviyor mu acaba, benim onu
sevdiğim kadar? Yoksa sadece alışkanlık mı onun ki?! Seviyordur belki, ama eskisi gibi değil, daha
az, daha farklı. Gitmek mantıklı mı acaba? Yoksa kalıp filmin sonunda neler olacak diye beklemeli
mi? Daha çok bağlanır mıyım acaba? Daha çok acı çeker miyim ilişkimiz bittiğinde? ‘’Zaten belliydi’’
mi derim? Kendime yeni hayat kurduğumda onu özler miyim? Başkası hayatıma girdiğinde yine onu
düşünür müyüm? Pişmanlık duyup ‘’biraz daha çaba etseydim’’ der miyim? Ne yapmam gerektiğini
kim söyleyebilir bana? Yol gösteren, hayatıma ışık tutan… Kim olacak? Onun la olup yalnızlık içinde acı
çekmek mi, yoksa yeni hayatımdaki yalnızlıklarımla karşı karşıya olmak mı daha iyidir?

Böyle hisseden çok kadın var. Herkes farklı sebeplerden dolayı bitmiş ilişkisini sürdürür. Bazen
maddi nedenler, bazen manevi nedenlerden dolayı… Kadınlar erkeklerden daha güçlüdür, ama bu
tarz ilişkiler onların bütün enerjilerini, yaşama sevinçlerini, gücünü ve objektif görme yeteneğini
ellerinden alır. Oturup böyle şeyleri dinlediğim zaman hep şunu düşünüyorum. Bir kadın bir erkeğe
nasıl kendisini bu kadar teslim edebilir? Ruhunu yok etmesine izin verebilir? Bütün kadınlar böyle
değil tabi, ama maalesef bizimle aynı toplumda bu durumda olan birçok kadın var. Hiç kimse yalnız
olmak istemez, ama böyle yıpratan bir ilişkisi olacağına hiç olmasın daha iyi. Ilişkiler iki kişiliktir,
sadece tek taraf çaba gösterip özveride bulunuyorsa, kırılma noktası da çok uzaklarda değildir. Bugün
olmazsa yarın kesin kopar. Üzülen tarafta genelde kadın olur. Onun için, eğer sadece siz ilişkiyi ayakta
tutmaya çalışıyorsanız, hep siz alttan alıyorsanız, bütün yük sizin omuzlarınızdaysa, sizi takmıyorsa,
dinlemiyorsa, önemsemiyorsa… O zaman iyice düşünün. Ben gerçekten bunu mu istiyorum? Tek
kişilik bir aşk…

Not:
Dünyaya bir daha gelsem sevgilim
Arar bulurum yine seni severim
Cenneti değişmem saçının teline
Ömrümün yetiği kadar seni severim
(Aslı Zen)

Eğer bu cümleleri içinizden gelerek söyleyebiliyorsanız, işte o zaman doğru insanı bulmuşsunuz…

19 Aralık 2010 Pazar

YOL




Senden sonra çok yol yürüdüm. Bazen tökezledim, bazen ayağım takıldı düştüm, bazen koşarak gittim, bazen de sürünerek. Çünkü savaşçı ruhum var, inatçıyım. Işık görmediğim yolda mum yaktım, gideceğim yolu tahmin ederek yürüdüm. Kötülüklerin var olduğunu hissederek. Umudumu kaybetmeden. Çok insan tanıdım yolculuğum boyunca. İçinde kötülük besleyen, umut yeşerten, pozitif enerji saçan, mutluluk kaynağı olan, uçurumdan iten, ruh ikizim mi diye düşündüren. Eleye eleye iyileri aradan seçtim, çürükleri ayırdım. Ama hala varış noktasına ulaşamadım. Şu an gitmem gereken yolu bile göremez oldum. Nerede kayboldum ben? Kendimi nerede bıraktım?

22 Kasım 2010 Pazartesi

DESTINO




Kader diye bir şey var mıdır? Evet tabi vardır, ama bu körü körüne bir yolda ilerlemek zorunda olduğunuzu göstermez. Tanrı herkese seçme hakkı tanımıştır. Benim kaderim bu, Allah böyle istedi, yapacak bir şeyim yok dememek lazım. Tek değişmeyen başlangıç noktasıdır. Annemiz ve Babamız, doğduğumuz sosyal çevremiz, zengin veya fakir aileden olmamız…  bunları seçme şansımız yok, ama onun dışında her şey bizim kendi elimizde. Insanın her zaman en az iki seçeneği vardır, bir iyi yol, bir de kötü yol… Ama seçim hep bizimdir. Bazen insanlar kendi şansını kendi yaratmalıdır. Işinizde memnun değilseniz yenisini arama şansına sahipsiniz. Eğer eşinizden şiddet görüyorsanız ayrılıp yeni bir hayat kurma özgürlüğüne sahipsiniz. Eğer aldatılıyorsanız ayrılıp kurtulmak sizin elinizde. Eğer fazla kiloluysanız spor ve diyet yaparak zayıflayabilirsiniz. Ama bir çoğumuz bu durumdan kurtulmak için hiçbir şey yapmıyoruz. Neden? Korkularımız, kaygılarımız, var. Belki bundan daha da kötü olurum diyenlerimiz var. Böyle gelmiş böyle gider diyenler var… Ama denemeye değer. Kimse kaderine; daha doğrusu kendine yenilmesin artık…

3 Kasım 2010 Çarşamba

Istanbul, sen olmazsan olmaz…


Istanbul, sen olmazsan olmaz…
Bana göre dünyanın en güzel şehri… Iç içe yaşayan insanlar olmasına rağmen yine de bir o kadar da anonim. Toprağı altın olan. Insanların memleketlerinden vazgeçmesine sebep olan. O kadar trafiğe ve kalabalığa rağmen yine de yaşamaya değer olan. Gece asla uyumayan. Ekonominin kalbini attıran. Binlerce insanı bir araya getiren. Her mevsimin hakkını veren. Kar yağdığında trafiği felç eden.
Seviyorum seni Istanbul… Bir gün yine kavuşma ümidi ile, şimdilik hoşça kal .













30 Ekim 2010 Cumartesi

BEYAZ SHOW'DA FIRTINA

Dün Beyaz Show'u izleyeniniz oldu mu?? Ben normalde pek izlemem, ama dün takılı kaldım. Saate baktığımda inanamadım, nasıl geçti zaman, hangi arada saat dört oldu??

Bülent Özdemir ve Hande Dönmez.... Mest oldum.. Yok böyle güzel bir ses, böyle bir yorum... Yüreklerine sağlık...


TUFAN

MAHŞER

I WILL ALWAYS LOVE YOU





7 Ekim 2010 Perşembe

H&M


H&M benim favori markalarımdan bir tanesi. Ben bu markayla büyüdüm ve Türkiyede bunun eksikliğini yaşadım. H&M senelerce açılacak denildi, ama her nedense olmadı. Ihracat fazlası olan kıyafetleri pazarda bulmak mümkündü. Onlarla yetinmeye çalıştım, ama artık bekleyiş bitiyor. 6 Kasım da Istanbul Forum da bir H&M açılacakmışşşş... :)))






3 Ekim 2010 Pazar

KURU SAÇ UÇLARI IÇIN DOĞAL BAKIM

kuru saç uçları için yeni bir tarif aldım. 2 çorba kaşığı bal, 3 çorba kaşığı zeytinyağ ve yarım çay bardağı ılık süt. hepsini karıştırdım ve saç uçlarıma uyguladım. yirmi dakika sonra yıkadım.. :))) çok güzel oldu, yumuşacık...