24 Ocak 2011 Pazartesi

BEN SANA MECBURUM BİLEMEZSİN

Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.

Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur?
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun.

Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
İnsan bir akşamüstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu    
Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun.

Belki haziran da mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor

Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır, başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin.
              


Nedenini bilmiyorum, ama aklımdan geçti ve paylaşmak istedim...

19 Ocak 2011 Çarşamba

ESKİ - YENİ BERELER ;)


Geçen yıl sıkıntıdan bir sürü bere örmüştüm. Bir kısmını arkadaşlarıma hediye ettim, bir kısmınıda kendime sakladım. Son bir kaç gündür arkadaşım la birlikte bu berelere yeni bir hava katmaya karar verdik. Evdeki pullar, boncuklar çıktı ve günün sonunda güzel ve şirin yeni görünümlü bereler elde etmiş olduk. Bunları da sizlerle paylaşmak istedim....













6 Ocak 2011 Perşembe

YALNIZLIK MAKAMI ÇALIYOR KALBİM



Yalnızlık makamı çalıyor kalbim. Kendi çalıp, kendi dinliyor. Duymuyor kimse onun sesini. Kırıldıkça daha da kısıldı sesi. Yakında ebediyen susacak diye çok korkuyorum. O susunca kafamdaki ses de susar mı acaba? Sürekli benimle konuşan ve hatta bas bas bağıran, mutsuzluğumu, yalnızlığımı görüp beynimde çınlatan. O sustuğunda neler olacak? Kukla mı olacağım acaba.? Düşüncesi olmayan, ipleri başkasının elinde olan. İstediği gibi oynatılan, sıkıldığında bir köşeye fırlatılan.
Kim olacağım ben?